Biz ebeveynler, ilk başta çocuğumuzun emziği ağzında tutması için ardından bırakması için uğraşırız. Çocuğumuzun gelişiminin birçok aşamasında çelişkiler yaşayan bizler, hiç şüphesiz, onların iyiliği ve sağlığı için çırpınır dururuz. Kimi zaman iç sesimize kulak veririz, kimi zaman da sesleri daha gür çıkanlara maruz kalırız. Bunu bilhassa, yeni doğum yapmış anneler daha iyi bilirler. "Çocuğu o kadar sıkı giyidirme; kucağa fazla alıştırma; sallayarak uyutma!" gibi müdahaleler, kendi annelik iç güdülerimizi dahi bastırır hale gelebilir. Aynı durum emzik bırakma döneminde de yaşanır. Anne, çevreden bir sürü yöntem duyar ve araştırır. Sonuç olarak, her biri yöntemi ayrı ayrı deneyen ebeveynler ile karşılaşırız.
Emmek, bir çocuğun duygusal ihtiyacıdır. Dolayısıyla emzik, yalnızca bir emzik değil, duygusal bağ kurulan bir nesnedir. Çocuğu aniden, isteği dışında, korkutarak veya iğrendirerek emziğinden ayırmak, başlarda işe yarıyor gibi görünse de, çocuğun iç dünyasında derin yaralar açabilir. Bu yaralar ebeveyne farklı tepkiler şeklinde dönüş yapar. Ağlama krizleri, öfke nöbetleri, tikler ve bunun gibi bilinç dışı isyanlar gerçekleşebilir. Bu isyanların sebeplerinden birinin emziğin ucunu kesmiş olduğu ebeveynin aklına dahi gelmez. Zira ebeveyn için emzik, sadece bir emziktir. Çocuk için emzik, doğumundan beri hiç ayrılmadığı, bir nevi vücudunun bir parçası, kadim dostudur.
Bu süreci oyun, heyecan ve sürprizlerle geçirebilirsiniz! Çocuklarımız kendi seçim ve istekleri ile emziklerine veda ederken "Mimi Perisi" evlerimize misafir oluyor. Bu hikâye çocuklarımıza acısız ve güzel bir geçiş dönemi imkânı sunuyor. Sizce de artık eskimiş ve korkuya dayalı yöntemlere veda etmenin zamanı gelmedi mi?